Satrancı Neden Sevdiğinizi Bizimle Paylaşın.
Satrancı seviyorum, çünkü gizemli bir dünyası ve kendine has bir estetiği var. (Mehmet Kızılkaya)
Satrancı Neden Sevdiğinizi Bizimle Paylaşın.
Satrancı seviyorum, çünkü gizemli bir dünyası ve kendine has bir estetiği var. (Mehmet Kızılkaya)
Çünkü içinde insan psikolojisi var, mantık var, sorgulama var, reddetme var, estetik var, güç gösterisi var, karmaşa var, sadelik var, eğlence var, işkence var, güzellik var. Ara sıra tahtada işler çirkinleşiyor. Onda bile çekici bir yan var.
Öncelikle satrancın “eşit” bir oyun olmasını seviyorum. Tahta başında satranç bilen bir kedi ve fare yahut aslan ve ceylan bile olsa, satranç oyunu özelinde ikisinin de eşit imkanları olacaktır.
Ayrıca insan için “kendini gerçekleştirmek”, nihai bir ihtiyaçtır. Satrancın, kendimizi oyun özelinde gerçekleştirdiğimiz, yansıttığımız apayrı bir mecra olduğunu düşünüyorum.
Geride bırakılan oyunun bir “mücadele hikayesi” olmasını seviyorum. Tüm sonuçların, rakibimizle birlikte bizim hakimiyetimizde olmasını seviyorum. Kimi zaman suçlayacak başka hiç kimsenin olmaması aşağılayıcı neticeler yaratabiliyor ama nihayetinde satrancı seviyorum.
Satrancı seviyorum çünkü hayat bi Satranç. Süre ömür, eklemeli tempo sağlık, aile, iş, eş, çocuk…
Hep bi tuzak, hep bir mücadele her bi hamle…
Ölüm yaklaşınca çekilir şah,
Ölüm gelince oyun biter mat…
Satrancı seviyorum çünkü; Okuldayken ufak yaşlarda, taşların hareketini öğrenip birkaç mat motifi öğrenmiştik, taşların hareketi dışında her şeyi unutmuşum. Daha sonra oynamamıştım. İki üç yıl önce, arkadaşlarım satranç oynuyordu. Çoban matını unutmamış olan arkadaşlarım, birbirlerine çoban matını yutturmaya çalışıyorlardı. 🙂 Ben de biliyorum, hadi oynayalım dedim! Doğal olarak beni yenmeleri zor olmadı. 🙂 Sonra onları yenebilmek için oynamaya başladım ve bağımlısı oldum. Günümüzün dünyasında, boş vakit mefhumu önceki yüzyıllara göre daha da belirginleşti. Çok değil, 50 yıl önce gençliğini yaşayan dedelerimiz, ninelerimiz bizlere göre çok daha hareketli ve eylem halindeydiler. Bu sebeple bugünün insanları, sorumluluklarının dışında bir hobi edinmek zorunda diye düşünüyorum. Çünkü; milyonlarca yıldır eylem halinde olan insanlar, sanayi devrimiyle birlikte daha hareketsiz daha durağan bir hayat yaşamaya başladılar. Hepimiz zaman zaman ortada bir şey yokken canımızın sıkıldığını hissetmişizdir. Nedeni eylemsizlik. Satranç, beni günümüzün nevrotik kaygılarından uzaklaştıran yegane bir eylem! Satranç oynarken yaşadığım duyguları,
gündelik hayatımda bir yıl içinde hissetmiyor olabilirim. Hata yapıyorsun, acaba hamleyi gördü mü? Çift ünlem diye nitelendirilen iyi bir hamle yapıyorsun, zafere yakınlaştığında hissettiğin adrenalin. Satranç bana aynı anda korku, heyecan, mutluluk, üzüntü, şaşkınlık, öfke, rahatlama gibi bir çok duygu durumunu çok kısa sürede yaşatıyor. İşte bu yüzden satrancı çok sevdim.